Halk Balkan Savaşı Rezaletini Yaşarken Saray Lale Devrini Yaşıyor

Sokaklar, pazar, bakkal, atölyeler, fabrikalar bürolar yaşanan Cumhuriyet tarihin en ağır ekonomik krizinden dolayı alev alev yanıyor. 2001 ekonomik krizinde yazar kasa fırlatarak tepkisini gösteren Türk halkı, bugün yaşanan cumhuriyet tarihinin em derin, uzun ve kalıcı ekonomik krizine toplu intiharlar ile tepki gösteriyor.

Evet, ne kadar iktidar intihar rakamlarını toplumdan gizlemeye çalışsa da insanlar intihar ediyor. İşsizlikten gençlerimiz intihar ediyor. Çaresizlikten evladı tedavi edilmeyen anneler, Küçük Muzaffer’in annesi Emine hanım gibi intihar ediyor. Çocuğuna harçlık veremeyen işsiz babalar intihar ediyor.

Aslında insanlarımızı intihara sürükleyen açlık ve işsizlik değil adaletsizlik. Adaletsizlik çünkü büyük bir çoğunluk işsizliğin, parasızlığın pençesinde kıvranırken, Türk halkı Balkan savaşının rezaletini adeta ikinci kez yaşarken,  Rumeli’den Anadolu’ya geri çekilenler gibi kendi ülkesinde mülteci konumuna düşürülürken, Saray ve bendeleri adeta Lale devrini yaşıyorlar.

Bir aileden herkes devletin üst düzey görevlisi olup 3-4 maaş alır mı? Alıyor. Çünkü ortada Türk devleti yok. 2202’de Türk devletinin yönetmek için başa gelen Erdoğan’ın getirdiği yer aile şirketi olmuştur. Saray’ın bendesi malum şirketler bütün ihaleleri alır, vergi afları ile zenginliklerine zenginlik katarken, çaldıklarını yurtdışına kaçırırken, dürüst iş adamları iflas ediyor.

Türkiye sadece dış  politikada mevzi kaybetmiyor. Çalışmayan bir başkanlık sistemi ile devlet kilitlenmiş durumda.

Ekonomi derin bir krizden daha derin bir krize doğru sürükleniyor. Dolar 10 TL olmak üzere. 2021  sonunda 13  TL’den bahsediliyor. 2002’de dünyanın en büyük 16. Ekonomisi  olan Türk ekonomisi 2022’de 21. Sıraya düşmek üzere.

Ekonomik kriz derinleşirken, Türk halkı her geçen gün biraz daha fakirleşiyor.  Üstelik bu fakirleşme Saray rejiminin mevcut ekonomik anlayışı neticesinde kalıcı bir fakirleşme.

2020 yılında 22  milyon Türk vatandaşı sosyal yardım almak zorunda kaldı. Belediyeler ise 15 milyon yurttaşa  sosyal yardım yaptılar. Belediyelerden yarım  alanlar ile sosyal yardım  alanların büyük bir kısmının örtüştüğü düşünülür ise takriben 25 milyon insanımız 2020 yılında sosyal yardımlar ile yaşadı. Bu yardımların, toplam tutarı 111.2 milyar TL. Diğer bir ifade ile 11  milyar Dolar.

Peki, Türkiye’de 2011-2020 arasında Suriyelilere görünürde ne kadar para harcandı. 80  milyar Dolar. Yani yıllık ortalama 8 milyar Dolar. Bir yanda 25 milyon Türk’e yılda  11 milyar Dolar. Öte yanda 3.7 milyon Suriyeliye yılda 8 milyar  Dolar. Bu işte  bir yanlışlık yok  mu?

Türk işçisi işini kaybederken Suriyeli işçi bedava sağlık, devlet yardımı, BM yardımı ve üzerine sigortasız maaş alıyor. Türk esnaf vergi öderken, Suriyeli esnaf ödemiyor. Bir Türk vatandaşı yılda 4000 TL tutarında sosyal yardım alırken, Suriyeli 10 bin TL alıyor.

Türk insanı ancak kendisini ayakta tutacak kadar yardım ile yaşarken Suriyeliler Türkiye’de zenginleşiyor. Türkiye’de esnaflık yapan bir çok Suriyeli Türk vatandaşı olmak istemiyor. Çünkü Türk vatandaşı  olursam Türkiye’den yardım alamam, BM yardımı alamam, üstelik dükkanım için vergi ödemek zorunda kalırım diyor. Türk halkı Türkiye’de Saray Rejimi tarafından Suriyelilere soyduruluyor.

Zafer Partisi olarak Türk halkına söz veriyoruz.  Türk halkının zenginliklerini Türk halkı için harcayacağız. Sığınmacıları Anadolu Kalesi Projesi ile 1 sene içinde evlerine yollayacağız. Türkiye’de,  İstanbul’da, Bursa’da, Ankara’da, Konya’da, Mersin’de, Adana’da,  Hatay’da, Kilis’te,  Gaziantep’te, Şanlıurfa’da bir tane Suriyeli kalmayacak.

Bütün bu adaletsizlikler karşında Türk insanı ya kahrediyor ya intihar ediyor ya yurtdışına kaçıyor, Şimdi bu yaşananlardan sonra aile şirketi çöküyor. 20 yıldır süren talan, rant ve vurgun düzeni artık yıkılıyor.

Millet fakru zaruret içinde harap ve bitap olmasına rağmen, Erdoğan Türk halkının cebinden 9 milyon Suriyeliyi  11 yıldır beslemektedir. 2021 yılı sonu itibarı ile Prof. Dr. Mehmet Alagöz’ün hesaplamasına göre Türk halkına bu beslemenin maliyeti 90.8  milyar  Dolardır. Tekrar ediyorum. 90.8 milyar Dolar.

Bu rakamın içinde Suriyelilerden dolayı oluşan enflasyon maliyeti, kapanan  işyerlerinin maliyeti, gelir ve kurumlar vergisi maliyeti, işsiz kalan Türk vatandaşlarının gelir kaybı, güvenlik sorunu maliyeti  yoktur. Özetle aslında maliyet hesaplanan rakamında çok üstündedir.

Suriyelilere harcanan  90.8 milyar dolar yukarıdaki sektörlere yatırım olarak harcansa idi; Milyarlarca dolarlık yabancılardan ithal ettiğimiz Tarım, Sanayi, Hizmet, Maden, Enerji, vb. ürünleri kendimiz üretecektik. Cari açığımız azalacaktı.

Veya Kamu İç Borcu  yaklaşık 140 milyar dolar değil 50 milyar dolar olacaktı.

Suriyelilere harcanan 90.8 milyar dolar harcamasa idik;

Bütçe Açığımız 2012-2021 yılları arasında bugünkü kur ile hesaplandığında toplam 83 milyar dolar(930 milyar TL) edecekti yani bütçe açığımız sıfır TL yani hiç bütçe açığı vermeyecektik. Çünkü bu yıllar arası verilen bütçe açıkları toplandığı zaman 90.8 milyar dolar bile etmiyor.

Suriyelilere harcanan tahmini 90.8 milyar dolar harcamasa idik;

2021 yılı kişi başına düşen 7287 dolar yıllık borç miktarı 1185 dolar daha az olacak ve 6102 dolar olarak gerçekleşecekti.

Bu para Suriyelilere harcanmasaydı bugün Dolar 13 TL bandında olmayacaktı.

Bu harcanan para sizin paranızdır. Siz ucuz ekmek kuyruklarında beklerken yüzlerce tır her  gün Suriye’nin kuzeyine parasını sizin ödediğinin bedava unları taşıyor.

Siz parasızlıktan ve işsizlikten intihar sınırına gelirken, sizin vergilerinizden kesilen para ile Suriye’nin kuzeyinde inşaatlar yapılıyor.

Ve şimdi  AKP 100 binlerce Suriyeliye seçimlerde oy kullanabilmeleri için vatandaşlık veriliyor. Önce paranızı verdiler şimdi vatandaşlık  vererek vatanınızı  veriyorlar. Eskiden bir yabancıya vatandaşlık verildiği zaman bu karar  Resmi Gazete’de yayınlanırdı.  Ancak Suriyeliler Türk vatandaşlığına alındığından beri vatandaşlık verilenlerin isimleri Resmi Gazete’de yayınlanmıyor. Çünkü AKP Türk halkından ne kadar kişiye vatandaşlık verdikleri bilgisini büyük bir sır olarak saklıyor.

Milletvekilleri sorduğu zaman ya geçiştiriyorlar ya da 220 bin gibi bir rakam verip gerçekleri gizliyorlar. Ben de  gerçek sayısı öğrenmek için bir çok girişimde bulundum ve farklı tarihlerde değişik kaynaklardan değişik rakamlara ulaştım. Çok tedbirli davrandığım için Sonuç olarak vatandaşlık verilen Suriyeli sayısının en az 900 bin civarında olduğu bilgisine ulaştım. Tekrar ediyorum. 900 bin. Ve vatandaşlık verilmeye devam ediliyor.

Suriyelilere vatandaşlık verilmesi Türk halkının elinden egemenlik hakkını almak demektir. Onları Türkiye’nin kaderi üzerinde hak sahibi yapmak demektir. Hep paramızı Suriyelilere harcıyorsunuz hem vatanımıza ortak ediyorsunuz. Tarih böyle büyük bir rezalet görmedi. Hem de Suriyeliler ülkelerine dönsün diye imza kampanyası düzenlememizi yasaklıyorsunuz.

Bu rezaleti protesto etmek için Suriyelilerin Suriye’ye dönmesi için 10 milyon imza toplamak istedik. İç İşleri Bakanlığı yasalara aykırı şekilde imza toplamak için stand kurmamızı yasakladı.

Türk halkına bu tarihin en büyük ekonomik ve milli rezaletine tepkisini sandıkta göstermesi gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum. Çünkü bu iktidar Türk halkının demokratik hakkını kullanmasını engellemek için protestoları araya sokacağı yasa dışı unsurlar ile tahrik etmekte çok mahirdir.

Öte yandan her şeye rağmen  barışçıl protesto hakkını kullanmak isteyen vatandaşlarımıza  karşı polisimizi özellikle sevgi dolu davranmaya davet ediyorum.

Buradan iktidara da seslenmek istiyorum.

Yarın Suriyeli çakma vatandaşların oyları ile seçim kazanmayı düşünüyor hayal kuruyorsanız, bilin ki Türk Milleti size sandıkta  yaşamınızın en büyük  kabusunu yaşatacaktır.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ
Zafer Partisi Genel Başkanı

Comments are closed.