Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu: “DEVLET BÜROKRASİSİ BU KADAR DÜŞÜRÜLMEYİ HAK ETMİŞ MİDİR?”

Zafer Partisi Sözcüsü Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu partimizin haftalık basın toplantısında konuştu:

Sözlerime İsveç’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve dinimizi hedef alarak yapılan provakatif eylemleri kınıyor ve İsveç Hükümetini sessizliğini bozarak, sorumlular hakkında gerekli işlemleri yapmaya davet ediyoruz. Biz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her zaman değerini korumasını, değersizleştirilmemesini Türk bayrağını, Türk dilini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Atatürk ilkelerini ön planda tutan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Türk milletine geri vermek isteyen bir partiyiz.

Yavaş yavaş oynanarak bir plan ortaya konuyor.  Demografik yapımız değiştirilerek farklı bir millet ve kültür oluşturulmaya çalışılıyor. Anlatıyoruz anlatıyoruz dilimizde tüy bitti. Siz de görün diyoruz ama maalesef ne iktidar kanadı nede muhalefet kanadı bu gerçekleri görmezden gelerek, farklı konuları gündeme taşıyarak ya da gündemi değiştirerek bu gerçeklerin isteyerek ya da istemeyerek, bilerek ya da bilmeyerek üzerini örtüyor. Bu konuları gündeme getirdiğimiz zaman ırkçı oluyoruz. Hayır efendim, Türk milletinin geleceğine, Türk gençliğine, Vatanın bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmak ırkçılık olamaz! Her bir karış toprağı kanla sulanmış bu vatan böldürtmeyiz. Bölünmeyeceğini de herkese tekrar tekrar anlatacağız.

Özelikle Antalya ve çevresi, Mersin, İstanbul , Trabzon gibi illerimizde yabancıya konut ve arazi satışının hızla arttığını görüyoruz . İlk sırayı sığınmacıların aldığını, Ruslara konut satışının % 158 artığını, Almanların ve İngilizlerin geçen yılların çok çok üstüne çıktığını tespit ediyoruz. Bu, enflasyonunda etkisi ile konut alana vatandaşlık verilecek gibi bir takım faktörlerle maalesef zirve yapmış durumda. Bu spekülatif nedenlerle hem konut fiyatları durdurulamayacak bir seviyeye çıkıyor hem de vatandaşımızın alım gücünü eritiyor hem de maalesef vatanımın her köşesini birileri rant elde edecek diye parsel parsel satıyoruz. Bu olayın konut edinme yönü. Bir de Nagihan Alçı gibi şahsiyetlerin, “Alıştıracaksınız kendinizi, ırkçılık yapmayacaksınız. Özellikle Suriyeli sığınmacılar için de hakim olacaklar , bürokrat olacaklar” gibi söylemlerine şahit oluyoruz. Bu söylemlerle de bu duruma baktığımızda olayın vahametini net bir şekilde görüyoruz. Bir de anadil konusu var . Türkiye’de herkes istediği dili konuşuyor. Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve anayasanın ilk dört maddesine göre de ana dili Türkçedir.

Bu ve bunun gibi düşüncelere sahip olanlara bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Lütfen başından sonuna  Atatürk’ün gençliğe hitabesini satır satır okuyun.

Zaten sessiz istilaya maruz kalmış olan Vatanımı hem bu saydığım etkenler hem de ithal seçmenle geleceğini  etkilemek, hiçbir şekilde sahiplenemeyecek, darda kaldığında nasıl kendi ülkelerini bırakıp kaçtılarsa sizi de bırakıp kaçacak bir güruha teslim edeceksiniz.

Yok öyle yağma! Benim gençliğim geleceğini göremezken, iş bulamazken, emekli ikramiyesiyle bile başını sokacak iki göz oda alamazken böyle peşkeş çekilmeye müsaade etmeyeceğiz.

Geçtiğimiz hafta içerisinde, Sayın Genel Başkanımız Ümit Özdağ, sahadan gelen bir isteğe kulaklarını tıkamadı ve CHP Genel Başkanına;

“Sayın Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün partisinin genel başkanı olduğunuzu hatırlayın lütfen. Onun koltuğunda oturuyorsun. Pkk artıklarını, saray  rejimi artıklarını, fetö artıklarını yanınızdan uzaklaştırın ve tasfiye edin, 1921 yerine 1924 Anayasasını temel aldığınızı açıklayın. Milli üniter ve laik devletten yana olduğunuzu, özerklik çabalarını desteklemeyeceğinizi açıklayın. Sığınmacıları ve kaçakları ülkelerine yollayarak Türkiye’nin örtülü istilasını durdurma projesini benimsediğinizi açıklayın. Eğer bunları yaparsanız o oylardan çok daha fazlasını Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’e sadık yurttaşlardan alacağınız oylarla telafi edersiniz. Biz, Zafer Partisi olarak makam, mevki ve ihale kavgası vermiyoruz. Bu ilkeleri desteklerseniz,  Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete ve kurtuluş ilkelerine sahip çıkarsanız Zafer Partisi olarak bu şartlarla desteğimizi yineliyoruz.” Dedi.

Efendim çok önemli bir konuda seçim tarihi ve sayın cumhurbaşkanının yeniden aday olup olamayacağı konusu. Bilindiği gibi Anayasanın 101. Maddesi değişmedi ve yürürlükte ve o anayasada başkan yok cumhurbaşkanı var. Recep Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak 2 kez seçilebilirdi. Seçildi ve anayasal süreç tamamlandı.

Eğer meclis erken seçim kararı alırsa süresini dolduramayıp mağdur olacak (ki O’da 20 yıldan beri nasıl bir mağduriyet anlamış değiliz) ve Cumhurbaşkanlığı bir kez daha verilecekti. Ancak meclis aritmetiği değişip yeterli olan 360 milletvekili sayısı yakalanamayınca, tek şart muhalefetle anlaşıp meclisten çıkacak bir erken seçim kararına kaldı. Son olarak bu konuda şunu söylemeliyiz. Muhalefet bu dönemi çok iyi yönetmeli, anayasal hakları kullanmalı ve süresi tamamlanmış bir cumhurbaşkanını yeniden seçilme hakkının önünü açmamalıdır.

Tarihe karşı görevini yerine getirmelidir. Tüm hukukçular bu konuda aynı görüşü göstermektedir.

Ayrıca artık 6’lı masa yani Millet İttifakı bir an önce toparlanmalı ve iradesini ortaya koymalıdır. İmamoğlu adeta seçim gezisine çıkmış durumda bırakın 6’lı masa içerisindeki Davutoğlu, Babacan isteklerini İmamoğlu’nun adeta kendi adıyla düzenlemiş olduğu bu geziler bırakın 6’lı masayı CHP içinde bile bir yol haritasının olmadığını gösteriyor. Seçime bu kadar az bir süre kalmış olduğunu düşünürsek tekrar söylüyoruz 6’lı masa kendine bir çeki düzen vermelidir.

Gerisi iktidar için hukuksuzluklarına yenilerini eklemek, muhalefet içinse bu hukuka ve yasaklara karşı gelmek olur ki sonuçlarını da önümüzdeki süreç gösterecektir.

Biz de Zafer Partisi olarak anayasaya ve hukuka inananlar olarak, Anayasa Mahkemesi’nin de, Yüksek Seçim Kurulu’nun da son noktayı koyacağına inanıyoruz.

Erkan Yıldırım adıyla arama motoruna girdiğimizde 2002 yılında çok genç yaşta kardeşliyle birlikte 10.000 TL’lik bir sermaye ile bir şirket kurduğunu ve sonrasında ise yüz milyonlarca dolarlık bir iş adamı olduğunu görüyoruz.  Hakkında diğer çıkan haberler beni ispatlanmamış iddialar olduğu için şu an itibariyle çok ilgilendirmiyor. Ancak Sayın Binali Yıldırım’a da soruyoruz: Son fotoğraf yakışık alan bir fotoğraf mıdır?

Oturuş ve ortam itibari ile devlet bürokrasisi bu kadar düşürülmeyi hakketmiş midir?

Bir milletvekili ve bir siyasi parti başkanı sembolik bir mayın koyma programı için bile şehre sokulmazken, sırf fotoğrafta Genel Başkanımızın yanında görüldüğü için Genel Başkan Yardımcısı Aziz Ergen’in şerefli bir Emekli Albayın Orduevi yasağı konduğu bir günde bu nasıl bir çelişkidir anlamak mümkün değildir. Tekrar ediyorum Cumhur İttifakı içinde de bu fotoğrafı eminim çok kişi eleştirmiştir. 

Son olarak uyuşturucuya ve uyuşturucu çetelerine hayır diyoruz.

Her türlü şiddete, çocuk taciz ve istismarına kadın, erkek, çocuk fark etmez cinayetlere karşı olduğumuzu ve bu suçların cezasız kalmaması için  takipçisi olacağımızı bir daha hatırlatır, saygılarımı sunarım.

Comments are closed.