Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ başkanlığında, güvenlik uzmanlarımız ile yaptığımız toplantıda, Türkiye ve bölgesel güvenlik konuları incelenmiştir.
Toplantıda, küresel jeopolitik askeri ağırlığın “Asya-Pasifik” bölgesinde olmaya devam ettiği, Çin devletinin ticari kapasitesine ilave olarak askeri gücünü ve özellikle donanmasını geliştirmeyi sürdürdüğü ele alınmıştır.
Toplantıda ikinci olarak, 6-9 Haziran 2024 tarihlerinde yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri de gündeme alınmış ve radikal, ırkçı gruplara ait parlamenter sayısının artması ihtimaline yönelik kaygılar dile getirilmiştir.
Toplantıda sonraki gündem maddesi, Suriye kuzeyinde, 11 Haziran 2024’de, PKK/PYD terör örgütü kontrolündeki bölgede yapılacağı ilan edilen yerel seçim olmuştur.
Bu seçim girişimini, Suriye kuzeyinde yuvalanmış PKK/PYD terör örgütünün siyasi meşruiyet arayışı olarak görmekteyiz.
PKK/PYD terör örgütünün, uzun süredir ABD’den aldığı yüklü askeri yardım ile bölgede varlık oluşturmaya çalıştığı ve şimdi bir aşama ileri geçerek, bu yapıyı tahkim etmeye çalıştığı izlenmektedir.
Bu gayretlerin nihai amacının, bu bölgede Akdeniz erişimli bir terör koridor devleti oluşturmak olduğu kamuoyunun malumudur.
Seçimin yapılacağı kantonlarda,
Son beş yıl içinde bölgeye yerleşmiş göçmenlerin seçmen yapılması,
PKK/PYD içinde aktif olmayan kişilerin aday olamaması,
Bölgedeki halkın dış göç ile bölgeden ayrılması ile bölgede etnik bir temizlik yapıldığı ve bu nedenle, yapılacak seçimin demokratik temsil niteliği taşımadığı,
Seçimin Suriye merkezi hükümeti izni ve kontrolünde yapılmadığı ve yasalara aykırı olduğu,
Seçmen ve adayların özel olarak belirlendiği bu seçimin geçersiz olacağını özellikle ilan ediyoruz.
Merkezi hükümet kontrolü dışında yapılacak bu seçim girişimi, Suriye devletinin fiilen bölünmesi amacına yöneliktir.
Bu bakımdan, Kasım 1992’deki Irak kuzeyi yerel seçimlerine atıf yapmaya çalışanlara, yerel seçimlerden sonra bölgede kurulan yerel parlamento sürecini dikkatle incelemelerini öneririz.
Suriye kuzeyindeki yerel seçim girişimi için, ABD’nin “şartların uygun olmadığı” gerekçesiyle beyan ettiği olumsuz görüş, kanaatimizce samimiyetten uzak ve yetersizdir.
Diğer yandan, Türk Dışişleri Bakanlığının bu konudaki sessizliğini kuşku ve endişeyle karşılıyoruz.
Zafer Partisi olarak; Türkiye’nin artık bir gün bile geçirmeden, Suriye devleti ile resmi diplomatik temas sağlaması ve bölgedeki terör örgütüne karşı bir “ORTAK EYLEM PLANI” belirlemesi, hayati öneme haizdir.
İfade etmek isteriz ki; 25 Eylül 2017 Kuzey Irak Referandumu ve sonrasında ortaklaşa alınan askeri tedbirler, bölgede aklıyla değil hayal gücüyle hareket etmek niyetinde olanlara bir uyarı ve ders niteliğindedir.
Toplantıda Ruanda ile yapılan ticaret antlaşması da ele alınmıştır.
Geçen hafta Ruanda ile 2019’da yapılan antlaşmasının yenilenmesine dair haberler basında yer almıştır.
Daha öncesinde, 9 Ağustos 2023’de Türkiye ve İngiltere arasında bir Geri Kabul Antlaşması yapıldığını İngiliz basınından öğrenmiştik. Malum olduğu üzere, Geri Kabul antlaşmaları ancak Türk vatandaşları için geçerli olabilir ve 3’ncü ülke vatandaşlarını içermez.
İngiltere’nin Ruanda ile de bir Geri Kabul Antlaşması yaptığı ancak bu antlaşmanın yerel mahkeme ve İngiliz Yüksek Mahkemesince iptal edildiğini de biliyoruz.
2023’de İsrail’in de Ruanda ile bir göçmen antlaşması yaptığı konuyu takip edenlerin malumudur.
Gelinen noktada, İngiltere’nin sığınma veya uluslararası koruma talebini kabul etmediği yabancıları önce Ruanda’ya gönderip, oradan turist gibi Türkiye’ye nakledileceği konusu Türk kamuoyunda derin bir endişe yaratmıştır.
Zira Ruanda ülkesi, Sivas ilinden büyük değildir ve belirgin bir turizm kapasitesi de bulunmamaktadır.
Ruanda üzerinden sığınmacı trafiği oluşabileceği ve bazı muvazaalı antlaşmaların buna zemin teşkil etmesi, konuyu şüpheli hale getirmektedir.
Zafer Partisi olarak bu konuyu takip etmeye devam edeceğiz.
Bu kapsamda, AKP hükümetini Ruanda ve İngiltere’yle yaptığı antlaşmaları ve ayrıca AB ülkeleri ile yapılan 2014 ve 2016 Geri Kabul Belgelerini iptal etmeye davet ediyoruz.
Çünkü, Türkiye Dünyanın sığınmacı/kaçak toplama kampı ve GÖÇMENİSTAN değildir.
Zafer Partisi olarak bu konudaki mücadelemiz, son sığınmacı ve kaçak, hukuka uygun olarak geri gönderilinceye kadar, kararlılıkla devam edecektir.
Rusya ve Ukrayna arasında savaşta, öncülüğünü Fransa’nın yaptığı bir grup, Avrupa ülkelerini de askeri angajmanın içine çekmeye çalışmaktadır.
Geçen hafta NATO’da yapılan oylamada, 32 NATO üyesinden 24’ü Batı ülkesi silahları ile Rusya ülkesi derin gerisindeki hedeflerin ateş altına alınmasını kabul etmiştir.
NATO’da kararlar oy birliğiyle alındığı için, yapılan oylamanın bir bağlayıcılığı yoktur ancak bu savaş “Kasım 2024’deki ABD seçimleri” için bir siyasi araç haline gelmemelidir.
Zafer Partisi olarak temennimiz, ateşkes ve barış sürecinin geliştirilmesidir.
Türkiye taraflara eşit mesafeli ve dengeli duruş ve barışı önceleyen politikalarını sürdürmelidir.
İsrail Hamas savaşında, İsrail’in Gazze’deki orantısız ve sivil hedeflere de yönelik saldırılarını kaygıyla izliyoruz ve şiddetle kınıyoruz.
İsrail’in Philadelphia/Selahattin Koridorunu yeniden işgal etmesi ve Gazze’nin Mısır ve dış dünya ile irtibatını tamamen kesmesi, Gazze’deki durumu daha da kötüleştirmiş ve insanlık suçlarına eklenen yeni bir halka olmuştur.
Bu arada ABD Başkanı Biden’ın önerdiği üç aşamalı ateşkes antlaşması önerisi olumlu ancak yetersizdir.
Bölgede kalıcı ateşkesin sağlanması, rehine takası ve müteakiben barış görüşmeleri başlamalıdır.
1967 barışı temelinde bir Filistin devleti kurulması ve Gazze’nin yeniden inşası, kalıcı barış için gerekli görülmektedir.
Bölgedeki savaşın enerji-politik boyutu da göz ardı edilmemelidir.
Gazze açıklarındaki enerji kaynakları ve Gazze yakınlarında bir enerji limanı kurulması, konunun diğer bir boyutunu oluşturmaktadır.
Bu amaçla oluşan yapıda Türkiye’nin yer almaması, AKP hükümetlerinin yanlış politikalarından kaynaklanmıştır.
Kıbrıs adası çevresi dahil olmak üzere Münhasır Ekonomik Bölgede tanımlanan Mavi Vatan’da Eylül 2022’den beri sondaj yapılmıyor olması, AKP hükümetlerinin bu bölgede tamamen teslimiyetçi bir konuma düştüğünü göstermektedir.
Zafer Partisi olarak, Mavi vatan sınırlarında sondajlara yeniden başlanması gerektiğini yeniden hatırlatırız.
Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri konusunda, Bölgeden Rus Barış gücünün çekilmesi, Rusya’nın Erivan’daki Büyükelçisini istişarelerde bulunmak üzere geri çağırması, dikkate alınması gereken önemli gelişmelerdir.
Kardeş Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki görüşmelerinin nihai, adil ve kalıcı bir barış antlaşması ile tamamlanması samimi dileğimizdir.
Bu kapsamda, Zengezur koridoru için nihai mutabakatın sağlanması ve 44 km.lik geçiş projesinin gecikmeksizin başlatılması, bölgesel güvenlik ve istikrara önemli katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak:
Türkiye, etrafındaki çatışmalar ve ihtilaflı konular kapsamında emperyalizmin dayatmalarına karşı dikkatli ve dirençli olmalıdır.
Bu bağlamda, terör örgütlerine karşı mücadele, kararlı ve azimli olarak devam etmelidir.
Türkiye’deki farklı sorun alanlarının “kök nedeni” olan sığınmacı ve kaçakların tamamının gönderilmesi, Türkiye için artık ötelenemez bir beka meselesidir.
Kamuoyuna saygıyla sunarız.